Şekerli çikletimsin sen !
Tek kalanlı bir bölme işlemiydi ikimizin aşk dediği.
Ve bu matematik yorgunluğunu, bir değirmen tadında geçen yıllar armağan etti bize , biliyorum.
Bir çocuk ilacı rengarenkliğinde sevinçlerimiz oldu
ve her mutluluk gibi geçti bittiye getirildi tarafımızdan.
Eğer onları elektrikleri kesilivermiş akşamlardaki gibi ,
-mişlerle dolu cümleler kurarak tüketmesek böyle olmazdı.
‘Olmazdı' geçmiş zamanı ifade etse de,
sen benim tüketemediğim yanımsın.
Zaman denen şey , ultra beyazlatıcılı bir formüldü sanki anıları bembeyazlatan.
Geleceğe dair verilen her karar, bayramı bir türlü gelmeyen arife günleri gibiydi.
Birbirine fransız bu iki cümlenin ana fikrine gelince :
Türk filmlerindekinden mutlu bir sonu yoksa aşkın, yaşanalı kaç yıl olursa olsun , eşittirin sonunda hep bir ‘zarar' vardır.Hani dostların sarf ettiği o gariban cümle gibi : yazık olmuş...
Ve
böyle yağmur akşamlarında insan,en çok ,sevdiği insana sıkıca sarıldığı anları anımsıyor,
ne tuhaf ...
Yıllar önce ,küçük öyküler anlattığım ‘çubuk- fruko' akşamlarını anımsarsın.
Ve sana , bir daha , bir daha tadında son bir öykü :
Bir adam kitapçıya girmiş , tezgahtara yaklaşmış. Biraz dalgın biraz da buruk bir sesle :
-Pardon, burada , bitmeyen aşklarla ilgili bir kitap bulabilir miyim, diye sormuş.
Tezgahtar gülümsemiş , sonra ciddileşmiş ve adama şu cevabı vermiş :
-Bitmeyen aşklarla ilgili bir kitap değil mi beyefendi , onu ancak çocuk masalları bölümünde bulabilirsiniz.
Köşe başı bakkaliyelerinden,
çocuklar tarafından satın alınan şeyler arasında neden şekerli çikletler ilk sırayı alır diye merak ettin mi sen ?
Artık ,
‘kaç yıl daha sürer bilmiyorum'
atmaya bir türlü kıyamadığım ,
Şekerli çikletimsin sen !
Hakan SUSUZ
2003 Antalya